Kilo kaybı, karın ağrısı, üst karın ağrısı yemeklere isteksizlik, ağızdan ve dışkıdan kanama, tıkanma, delinme sonucu acil cerrahi gereksinimi mide kanserinin başlıca şikayetleridir.
Özellikle bir takım mutasyonlar mide kanseri için risk oluşturur. E -cadherin (CDH1), kromozomal anöploidi (%43-72), Mikrosatellit instabilite (%14-44) denen yapısal gen değişiklikleri normal mukozal yapıda gastrik kansere yatkınlık ve risk oluşturur.
Ailesel yatkınlıklar, özellikle birinci derecede akrabalarda görülen hastalık, özellikle annede rastlanılan hastalık, tek yumurta ikizlerinde daha fazla görülmesi dikkat çekicidir.
Gastroskopi mide kanseri için vazgeçilmez en önemli tanı aracıdır. BT, USG, MR gibi radyolojik yöntemler tanı sonrası yol göstermek amacıyla kitle vb görüntülerin değerlendirilmesi amacıyla dikkat çekici olarak daha fazla görülür.
PET görüntülemesi diğer kanser çeşitlerine oranla daha az doğruluk oranlarına sahiptir (%60-75).
Artmış doku değerleri nedeniyle tümör saldırganlığının ve daha kötü durum belirteci olarak urokinase-type plasminogen, activator (uPA), VEGF, MET, MYC, tie-1 protein tyrosine kinase, CD44v6, PDGF-A, TGF-b1, ve cyclin D2,ve p53 fazla salgılanması lokal ileri mide kanserlerinde yardımcı kemoterapi ye daha düşük cevap göstergesi olarak değerlendirilmektedir.
Bcl2, HER2, BAX tedavi öncesi kemoterapiye daha düşük cevap oranları ve cevap sonrası daha çabuk tekrar riskinde bir gösterge olabileceği gösterilmiştir.
Mide kanserinin tedavisi cerrahidir. Ameliyat öncesi e sonrası uygulanan kemoterapi tedavisi ve ışın tedavisi yardımcı tedaviler olarak planlanır.
Bu tedaviler lokal ileri kanserlerde tümörün operasyona uygun hale getirilmesi ,ameliyat sonrası yardımcı olarak sistemik hastalık tedavisi olarak planlanır.
İnsitu denilen seçilmiş erken mide kanserlerinde endoskopik mukozal ve submukozal rezeksiyon ile çıkartılmaları mümkündür.
Bu olgularda cerrahi olarak çıkartılmaları da mümkündür. Çıkarılan mide bölümünün tümöre belirli bir uzaklıkta olması gerekir
Yaygın hastalıklarda yerleşim durumuna göre tümörün çıkartılması, beraberinde D2 denilen lenfadenektomi ile olası yayılım alanlarının çıkartılarak tümörün yayılım riski de sınırlanır.
Batın içinde assit denlen sıvının olması, tümörün batın içerisinde sınırlı yaygınlığı durumunda tedavi öncesinde kemoterapi uygulamaları ve sonrasında cerrahi gereksinimi olabilir.
Midenin üst kısmı (kardia) da yerleşik tümörlerde de Radyoterapi tedavi seçimi başlangıç olarak düşünülebilir. Cerrahi seçimi midedeki hastalığın duvar katları boyunca yayılımı, duvardaki tutulum yaygınlığı, tümör tipi lenf nodu mevcudiyeti ile değişebilir.